The Gentlemen (2019)

Ormanın kralı olacaksan aslan gibi davranmak yetmez, aslan olmak zorundasın.

Guy Ritchie’nin yeni filmi The Gentlemen, Şubat ayında sinemalara uğradıktan sonra karantinaya devam ettiğimiz şu dönemde dijital olarak da yayınlandı ve izleyici karşısına geldi. Virüsten etkilenmeden vizyonda yeterince kalabilen filmlerden biri olmanın yanında son dönemin öne çıkan düzgün filmlerinden olmayı da başardı.

Benim ilgimi çekişi ve izlememin bir sebebi de buydu zaten. Normalde başrollerden Matthew McConaughey’i pek sevmem üstelik. Tanısa o da beni sevmez muhtemelen. Ama geniş çaplı yıldız kadrosunda Hugh Grant, Charlie Hunnam, Michelle Dockery, Jeremy Strong, Colin Farrell, Henry Golding ve Eddie Marsan gibi isimler de yer alıyor. Böylesi bir kadroyu kaçırmak da olmaz(dı) zaten. En son bu kalibrede bir kadro yan yana geldiğinde Knives Out’ı izlemiştik yanılmıyorsam ki o da tavsiyedir.

Suç ve aksiyon draması olan The Gentlemen, Ritchie’nin son dönemdeki filmlerinden elbette daha farklı bir yapım. Aladdin veya Sherlock Holmes serisini ayrı bir yere koyuyorum, kastım bu değil. Böylece Snatch’le yakaladığı orijinal tarzını yeniden ziyaret etmiş sanki. Filmin ağırbaşlı ve ciddi bir havası var. Ama öte yandan suç imparatoru Pearson’ın işlerini devretmek için yaptığı iş anlaşmasıyla başlayan süreç devamında karmaşaya sürüklenerek kanlı bir olaylar zincirine de bağlanıyor.

Bunun da aslında önemli bir kısmını Pearson’ın sağ kolu Raymond’la özel dedektif Fletcher arasındaki diyalogların eşliğinde yapıyorlar. Filmin özellikle ilk bölümü bu nedenle daha yavaş gelebilir. Ama bende aksine içine girmemi ve karakterlere alışmamı sağladı. Üstüne Charlie Hunnam’a daha da ısınmış oldum. Michelle Dockery’ye ve Jeremy Strong’a zaten bayılırım. Karakterlere alışıp da dünyasına girdikten sonraysa hızlanmasıyla göz dolduruyor ve özellikle son kısmındaki kayda değer çözülmeyle izleyiciyi memnun bırakıyor.

Karakter çatışmaları sırasında sinirleri bozmaya veya psikolojiye oynamamaları bir başka artı puanı. Sadece kendi çıkarını düşünen suçlular olduğu gibi buna rağmen belli sınırları olan isimler de var filmde. Böylece kendi içinde bir ahlaki hesaplaşmayı da hallediyor aynı zamanda. The Gentlemen, en nihayetinde hikâyesini yer yer sürprizlerle süsleyen, eğlenceyi ve mizahı yediren, bu sırada sıkmadan vakit geçirten bir suç draması. Üstelik eğer yanlış değerlendirmiyorsam bu kadronun bir kısmıyla ikinci filme göz de kırpıyorlar bitirirken.

Guy Ritchie’nin tarzını kaybetmeden ve fazla özletmeden bu şekilde devam etmesi ve tekrar geri gelmesi dileğiyle.

KONU

Mickey Pearson, Londra’da kurduğu büyük suç imparatorluğunu bırakıp ailesiyle birlikte yeni bir hayat kurmayı istemektedir. İşlerini devretmek için ünlü milyarder Matthew ile anlaşır. Ancak tam da bu sırada Mickey’in kurduğu düzen saldırıya uğramaya başlar. Mickey, hem Coach ve çetesiyle uğraşırken hem de Dry Eye’in işleri bozmasını engellemek zorundadır. Diğer yandan özel dedektif Fletcher yıllardır peşinde olduğu Mickey’nin suçlarını ortaya çıkarmanın peşindedir.

Mickey, bütün sorunlarından kurtulup işin içinden sıyrılmayı başarabilecek midir?

NEDEN İZLEMELİ

– Guy Ritchie’nin yıldız bir kadro eşliğinde kendisini bulduğu bir suç draması olduğu için.

– Sürprizi, eğlencesi, mizahı ve aksiyonu kıvamında bir yapım olduğundan dolayı.

– Hugh Grant ve Charlie Hunnam’ın yanı sıra evli çifti canlandıran Michelle Dockery ve Matthew McConaughey’ın filmde diyaloglar eşliğinde döktürdükleri sahnelerin verdiği zevk için.

– Karantina döneminde izlemeye uygun, sıkmayan ve mecazi anlamda kafa dağıtabilen bir film olduğu için.

FİLM HAKKINDA AZ BİLİNEN GERÇEKLER

– Fletcher’ın ismi filmde geçmemektedir. Ancak fanlar filmdeki saklı yumurtadan “Peter” oluğunu keşfetmiştir.

– Hugh Grant ve Matthew McConaughey filmin çekimleri sırasında hiç yan yana gelmemiştir. Bunu da ilk kez bir araya geldikleri The Graham Norton Show’un yayını sırasında açıkladılar.

– Guy Ritchie, film için kadrodaki isimlerle senaryo okuması yapmamıştır. Onun yerine çoklu kamera açısıyla kayda alınan kostümlü provaları izledikten sonra sahneleri ve senaryoyu revize etmiştir.

– Hugh Grant ile Charlie Hunnam’ın karşılıklı sahnelerinin çekimleri 5 gün sürdü. Monolog ağırlıklı sahneler için kopya kâğıdı hazırlayan Grant’ın arabasına çekimler başlamadan bir gece önce hırsız girdi. Senaryosu ve kopya kâğıtları çalındı.

– Michelle Dockery’den önce Rosalind karakteri için Kate Beckinsale seçildi. Ancak çekimler başladıktan iki hafta sonra Beckinsale, özel sebeplerden çekimlere devam edemeyeceği için ayrıldı. Dockery’nin monologlarının pek çoğu çekim günü yeniden yazıldığı için ezberlemesi için çok az bir zamanı oldu.

BU FİLMİ SEVEN BUNLARI DA SEVER

– The Man from U.N.C.L.E. (2015)

– Snatch (2000)

– Knives Out (2019)

– The Wolf of Wall Street (2013)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir